Ana Sayfa
07 Aralık 2016 ( 1290 izlenme )

ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ'NİN MUHTEŞEM TARİHİ

Anadolu Selçukluların Bilinmeyenleri...
Anadolu Selçuklu Devleti
 
Anadolu Selçuklu Devleti, Selçuklular tarafından Anadolu da kurulan bir Türk devletidir. Süleyman Şah'ın babası Kutalmış, Selçuk Sultanı Tuğrul Bey ile Çağrı Bey'in amcasının oğludur. Kutalmış önce Tuğrul Bey'e karşı isyan etmiş; sonra Büyük Selçuklu Sultanlığı tahtına geçen Alparslan'ın sultanlığını kabul etmemiş ve onun ile başarısız bir çatışmaya girişmişti. Kutalmış 1064'te ölünce (Süleyman Şah dahil) dört oğlu o zamanlar Büyük Selçuk Sultanlığı sınırları dışında kalan fakat göçebe Türkmen boylarının yerleşmeye başladıkları bir bölge olan Anadolu'da Toros Dağları yöresine kaçmışlar ve Anadolu'ya yeni gelip yerleşen Türkmen boyları arasında yaşamaya başlamışlardır. Burada da Alparslan'ın devamlı baskısı altında kalmışlar ve Alparslan'ın zaman zaman akıncı birlikleri göndererek tahtını tehdit edebilecek olan kardeşleri bertaraf etmeye çalışmıştır. Dört kardeşten en son Süleyman Şah hayatta kalmıştır. Alparslan'ın 1071 Malazgirt Savaşı galibiyetinden sonra giderek daha çok sayıda Türkmen göçmen boyları Anadolu'ya girip yerleşmeye başlamış ve Süleyman Şah bu Türkmenlerin liderliğini ele geçirmeyi başarmıştır. 1073'te Kutalmışoğlu Süleyman Şah Büyük Selçuklu devleti hükümdarı Melikşah tarafından Büyük Selçuk Sultanlığı'na bağımlı Sultanı Rum (yani Türkiye Selçuklu Devleti hükümdarı) olarak tayin edilmiştir. Bizans sınırlarında idaresini kuran Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Bizanslılarla bazen savaş yaparak bazen Bizans isyancılarına yardım ederek hükmü altındaki toprakların sınırlarını büyütmeyi başarmıştır. 1075'te Bizans İmparatorluğu'nun Anadolu'da bulunan önemli şehirlerinden İznik (Nicaea) ile İzmit (Nicomedia)'i eline geçirmiş ve Güney Marmara bölgesine tamamen hakim olmuştur. Ayrıca Çanakkale boğazından geçen gemilerden vergi almaya başlamıştır. 1077'de ülkesinin özerkliğini ilan edip İznik merkezli bağımsız bir devlet olarak Türkiye (Anadolu) Selçuklu Devleti'ni kurmuştur.
 
Selçuk Bey'in oğlu Arslan Yabgu'nun torunu Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından kurulan Anadolu Selçuklu Devleti, Bizans'ın içinde bulunduğu taht kavgalarından yararlanarak sınırlarını hızla genişletmiştir.
 
Süleyman Şah, Bizans’ın kendi içindeki ve merkezi tekfurlukları arasındaki çekişmelerden faydalanarak, bölgedeki hâkimiyetini güçlendirdi. İznik’e yeni bir Türk devletinin kurulması, Anadolu’ya gelen Türkmenlerin birleşmesini temin edip, doğudaki Müslüman Türklerin büyük topluluklar halinde bölgeye gelmelerine zemin hazırladı. Özellikle Anadolu’nun genel hali olan huzursuzluk ve güvensiz ortam altında Bizans’ın zulmüyle ezilen yerli halk, böylece Süleyman Şah’ın hoşgörüsü ve insani idaresiyle huzura kavuştu. Bölge halkına gösterilen bu iyi niyet de devletin sağlam temeller üzerine kurulmasını sağladı. Önce Süleyman Şah’ın idaresine giren halk zamanla kendi kendine Müslümanlığı kabul etti. Yeni yurt arayan Türkmenlerin bölgeye gelmeleriyle bu grupları örgütleyen Süleyman Şah, özellikle Fırat boylarında ve Kilikya taraflarında toplanan Ermenilere engel olmak için harekete geçti. 1082 yılında Çukurova üzerine yürüyen Süleyman Şah, Adana, Tarsus ve Misis dahil tüm bölgeyi hakimiyeti altına aldı. 1084 yılında da Hıristiyanların elinde bulunan Antakya’yı aldı. 1086’da Suriye Selçuklu meliki Tutuş’la yaptığı savaşta yenildi ve savaş meydanında öldü. Oğulları, Selçuklu Sultanı Melikşah’ın yanına gönderildi. Süleyman Şah’ın ölümünden sonra başsız kalan Anadolu Selçuklu Devleti bir süre İznik vekili olan Ebu’lKasım tarafından yönetildi. 1092 yılında Selçuklu hükümdarı olan Melikşah’ın ölümünden sonra ise şehzadelerden biri olan Kılıç Arslan İran’dan kaçarak İznik’e geldi ve Anadolu Selçuklu tahtına oturdu.
 
Kılıç Arslan tahta çıkar çıkmaz devleti teşkilatlandırdı. Öncelikle başsız kalan devletin başkenti olan İznik’i bayındır hale getirdi. Devlet yönetimindeki otoriteyi de eline aldıktan sonra zaman kaybetmeden akınlara başladı. Öncelikle, Marmara sahillerine yerleşmeye çalışan Bizans Devletini bu bölgeden uzaklaştırdı. Haçlı birlikleri ilerlemeye devam ettikçe sayıca fazla olmalarına rağmen Kılıç Arslan büyük bir soğuk kanlılıkla güzergahı izledi ve gerek gece baskınlarıyla gerekse Türk Akıncılarının uyguladığı vurkaç taktiği ile düşman birliklerini adeta imha etti. Haçlılara karşı alınan bu zaferden sonra Bizans ile antlaşma imzaladı ve doğu seferlerine hız kazandırıldı. 1103 senesinde Malatya’yı ele geçiren I. Kılıç Arslan ardından Musul’u da ele geçirmeyi başardı. Fakat bu başarılı yolculuk Habur Nehri’nde son buldu. I. Kılıç Arslan, Emir Çavlı, Artukoğlu İlgazi ve Suriye meliki Rıdvan’ın kuvvetleriyle Habur Nehri kenarında yaptığı muharebede yenildi ve nehre düşüp boğuldu. I. Kılıç Arslan’ın ölümünden sonra oğlu Musul valisi Şehinşah da Emir Çavlı tarafından esir edilerek İsfehan’a götürüldü.
 
Hükümdarın savaşta ölmesi ve oğlunun esir düşmesi Anadolu Selçuklu Devletini derinden sarstı. Bu güç kaybı ise devletin etrafındaki eli tetikte bekleyen düşmanlar yani Bizanslılar için bulunmaz bir fırsattı. Bizanslılar, Batı Anadolu sahillerini istila etmeye başladılar. Hükümdarsız kalan devlet birlikleri bu istilacılara direnemeyerek Anadolu içlerine kaçmak zorunda kaldı.
 
1110 yılında ise esaretten kurtulan Şehinşah, Konya’ya gelerek tahta geçti. Şehinşah ve Kayseri emiri Hasan Beyin bütün gayretlerine rağmen Bizans birliklerinin önünden kaçan Türklerin Anadolu içlerine çekilmeleri durdurulamadı. Bu başarısızlıklar sonucunda 1116 yılında Danişmentliler Şehinşah’ı tahtan indirerek yerine Şehzade Mesud’u sultan ilan ettiler.
 
Sultan Mesud, tahta çıktığı andan itibaren Danişmentlilerin devlet üzerindeki etkisini kaldırmaya ve durdurulamayan Bizans ilerlemesini dizginlemeye çalıştı. 1182 yılında batıda ilerleyen Bizans üzerine sefere çıktı ve ardından devletin doğu topraklarındaki hakimiyetini güçlendirmeye çalıştı. Anadolu Selçuklu Devletini yıkmak isteyen Bizans, İmparator Manuel komutasında bir birliği devletin başkenti olan Konya üzerine gönderdi. Bu tehlikeli durumu haber alan Sultan Mesud’un oğlu II. Kılıç Arslan Aksaray’da bir ordu hazırlayarak Konya önlerine varmak üzere olan Bizans birliklerinin önünü kesti ve geleneksel Türk savaş taktikleriyle önce bölerek sonra parçalayarak Bizans birliklerini 1145 senesinde büyük bir yenilgiye uğrattı.
 
Bizans’ın bu ağır yenilgisinden sonra toparlanan Anadolu Selçuklu güçleri, Anadolu’ya giriş yapan Haçlı güçlerini de adeta kılıçtan geçirdi. Haçlılara karşı alınan bu başarılı sonuçlar devletin güçlü ve yükseliş devrini geri getirdi. Devletin genel politikası olan adalet ve hoşgörü sebebiyle Bizans tebaası olan halk Türk idaresine bağlandı. Devletin yükseliş devrinin mimarı olan Sultan Mesut, birçok eser de yaptırdıktan sonra kırk yıl süren saltanatında 1115 yılında vefat etti. Yerine Bizanslılara karşı Konya’yı savunan oğlu II. Kılıç Arslan geçti.
 
II. Kılıç Arslan da babasının yolundan giderek devletin sınırlarını genişletmeye çalıştı. Doğu seferine çıkarak devletin hakimiyet alanını Fırat sınırına kadar genişletti. II. Kılıç Arslan, Bizanslılar ve topladıkları yardımcı kuvvetlerle yaptığı 17 Eylül 1176 Miryokefalon Meydan Muharebesini kazanarak Anadolu’nun bir Türk yurdu olarak kalacağını bütün dünyaya göstermiş oldu. Kazanılan başarılar ve zaferler siyasi birlik ve sınır emniyeti sağlandı. Ekonomik ve kültürel yükselme başladı. Bir süre sonra II. Kılıç Arslan, mücadeleyle geçen uzun saltanat yıllarındaki yorgunluğu ve ihtiyarlığını mazeret gösterip istirahate çekildi. Sahip olduğu toprakları 11 oğlu arasında paylaştırdı. Kendisi Konya’da büyük Sultan olarak hükümdarlık sürmeye devam etti. Oğullarının her biri bir vilayette yönetimi ele aldı. Bu sırada Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’ü fethetmesiyle birlikte III. Haçlı Seferi başladı. Şehzadelerin Haçlı ordusuna karşı koymaları bu birlikleri yavaşlattı ve Anadolu içlerine ilerledikçe Haçlı ordusu imha edildi; ancak bu birliklerin bir kısmı Filistin’e ulaşmayı başardı. Sultan II. Kılıç Arslan Konya’da vefat etti. Yerine büyük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev geçti. Fakat kardeşleri bu taht varisini kabul etmeyince kardeşler arasında taht kavgaları başladı. Tokat meliki Rükneddin Süleyman Şah, 1196 yılında Konya’yı ele geçirdi ve saltanatını ilan etti.
 
Rükneddin Süleyman Şah, Birliği sağladıktan sonra Bizans’ı tekrar vergiye bağladı. Şah ölünce yerine oğlu III. Kılıç Arslan geçti. Fakat çok geçmeden Gıyaseddin Keyhüsrev, Türkmen beylerinin davetiyle, küçük yaştaki yeğeni Kılıç Arslan’ın yerine, tekrar Türkiye Selçuklu Sultanı oldu.
 
Keyhüsrev ölünce yerine geçen oğlu İzzeddin Keykavus, saltanatının ilk yıllarında taht mücadelesiyle uğraşmak zorunda kaldı. Daha çok iktisadi meselelere, ülkenin imarına ve kültür faaliyetlerine önem verdi. Kervansaray, cami ve medreseler inşa ettirdi. Verem hastalığına yakalanan İzzeddin Keykavus, 1220 yılında Viranşehir’de vefat etti. Sivas’ta yaptırdığı darüşşifanın yanındaki türbesine defnedildi. Yerine kardeşi Alaeddin Keykubad geçti.
 
Sultan Alaeddin Keykubad zamanı, Türkiye Selçuklularının en kudretli, en parlak devri olarak geçti. Anadolu’nun emniyeti için başta Konya, Kayseri ve Sivas olmak üzere, şehirleri surlarla tahkim ettirdi. Moğol tehlikesine hudutlarda tedbirler aldı.
Anadolu Selçuklu Hükümdarı Alaeddin Keykubat ile Harzemşahlılar hükümdarı Celalettin Harezm arasında giderek arta düşmanlık sonucu gerçekleşen Yassı Çemen Savaşı sonucunda Harzemşah Devleti tamamen yıkılmış ve Anadolu Selçuklu Devleti, sınırlarını Ahlat, Bitlis, Van, Malazgirt ve Tiflis’e kadar genişletmiştir; ancak aynı zamanda bu savaş Harzemşahlıları İç Asya’dan koparıp Anadolu’ya sürükleyen Moğollar ile karşı karşıya gelmelerine sebep olmuştur. Çünkü Harzemşahlıların ortadan kalkmasıyla Yassı Çemen Savaşından 13 yıl sonra gerçekleşen Kösedağ Savaşı ile Moğollar Anadolu’ya girerek Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılma sürecine girmesine sebep olmuştur.
 
Selçukluların Moğollara Kösedağ savaşında (Temmuz 1243) yenilmesiyle birlikte devlet yıkılma dönemine girdi. Kösedağ bozgunundan, Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılışına kadar olan devrede (12431308), Selçukluları büsbütün sindirmek için, Moğol faaliyet ve zulmü devam etti. 1259’da Kızılırmak ve hudut olmak üzere devletin ikiye ayrılması, 1262’de Karamanlıların isyan ederek Konya üzerine yürümeleri, 1276’da Moğollara karşı Hatıroğlu İsyanı, 1277’deki Mısır Memlük Sultanı Baybars’ın Hatıroğlu’nu desteklemek için Anadolu’ya girip Kayseri’ye kadar gelmesi Karamanoğlu Mehmet Bey’in 1277’de Konya’ya yeni bir sultan tahta çıkartma girişimiyle Cimri hadisesi gibi çeşitli siyasi, ekonomik ve sosyal çalkantılar meydana gelmesi devleti iyice çöküş sürecine soktu . Anadolu Selçuklu Devletinin çöküşü başlayınca, Moğol zorbalığının önüne geçmek için Türk beylerinin ve Anadolu halkının yer yer mücadelesi görüldü. Çökmekte olan devletin yıkıntıları üzerinde çeşitli Oğuz boyları, Türkmen ve kumandanları, beylikler yer kurmaya başladı. Bu beyliklerden, Bizans sınırında kurulan Osmanlı Beyliğinin, Batı Hıristiyan alemine açık olan stratejik konumu, bu beyliğin o yönde sürekli genişlemesine imkan verdi. Ayrıca bu konumsal avantaj Osmanlı Beyliğinin dar ve sıkışık beyliklerin reislerine yerine göre dostça, bazen de baskı yaparak, bütün Anadolu’yu kendi idaresinde toplamasını, 20. Yüzyılın başlarına kadar üç kıtaya hakim olmasını sağladı. [i]

[i] http://www.turktarihim.com/Anadolu_Sel%C3%A7uklu_Devleti.html sitesinden yararlanılarak derleme yapılmıştır.

Bunlar da İlginizi Çekebilir

SARIZEYBEK MEDYA

Güncel Haber www.sarizeybekhaber.com.tr
Güncel Araştırma www.bilgeturkstrateji.com
Video Haber www.bilgeturktv.com
Özel Haber www.e-sarizeybek.com
KİTAP www.sarizeybekhaber.com.tr
ÖZGEÇMİŞİ